Yaşayan olarak...

İnsan olarak...
Kadın/Erkek olarak...
Anne/Baba olarak... sorumluluklarımız var.

Benim bir de hekim olarak sorumluluklarım var.
_______________________________________

Yanda iki soru var.
Kendi yaşamlarımıza ait, istismar öyküleri ile ilgili.
Bunlardan bahsetmek çok rahatsız edici, biliyorum.
Unutmak, üstünü örtmek, gömmek istediğimiz şeyler bunlar.
Oysa... çocuklarımız da bu nedenle istismar ediliyor.

Neler olmuş bilmek, neler oluyor tahmin edebilmek...
Ve elbette dur diyebilmek için !
Yanıtlar mısınız?
_______________________________________

BİZ BİRŞEYLER YAPIYORUZ ARTIK !

Birileri ve birşeyler hakkında konuşmaya başladık;
Çocuk istismarı diyoruz, taciz diyoruz, tecavüz diyoruz...
Kim bunlar diyoruz...
Çocuklarımıza neler yapıyorlar, neden yapıyorlar diyoruz...
Ne olacak bu gidişin sonu, nasıl dur diyeceğiz diye soruyoruz...
Bir haber, bir yazı, bir duyum... başlıyoruz konuşmaya, dertleşmeye,
Ve araştırıyoruz, soruşturuyoruz...
Baktık pis kokular yükseliyor... şikayet ediyoruz, ihbar ediyoruz.
Çocuklarımıza uzanmasın elleri, kolları, dilleri,
Nefeslerinin pis kokusunu duymasın evlatlarımız diye...
Biz bir şeyler yapıyoruz artık.

Biz kim miyiz?
Ben ve Doctus...
Bana inanan, güvenen, destek olan, çatısının altında yer veren Doctus.


Siz de bizimle yol arkadaşlığı yapabilirsiniz.
Amacımız, hedefimiz belli;
Çocuklarımızın esenliği ve güvenliği!

Doctus'ta neler mi konuşuyoruz, neler mi yapıyoruz?
Buyurun, işte bunlar:

14 Mart 2008 Cuma

Dünyayı Güzellik Kurtaracak

doctus

Hani bir hareket içindeyiz ya, çocukları korumak için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ya bir süredir...

Şöyle geri dönüp baktığımda gördüğüm dönüm noktaları;
Şimdilik çok uzağa gitmeyeceğim,
3 Haziran 2007... Doctus’la tanıştığım gün. Hatırlamıyorum elbette tarihi, girip üyelik bilgilerime baktım.
Pek meşhur bir virustan kurtarmıştı beni Doctus o zaman.
Sonra epey bir zaman uğramadım.
Kasım 2007... İşte asıl öykünün başladığı tarih.
Doctus’u ziyaret eden hemen herkes gibi, malum sebeplerle girmiştim foruma.
İşte bu tarihten sonra bir daha da çıkamadım.

İki ay kadar önceydi, Tansu’ya “bana yardım eder misiniz” diye bir mail attığımı hatırlıyorum.
Ve işte bu gün Barış’tan bir mim aldım.

DOCTUS Çocuk Koruma Hareketi artık hızlı adımlarla yürümeye başladı.
Bize inanan, çocukların istismardan korunması gerektiğine inan, bu işin ucundan tutmak için içinde birazcık da güç bulan aydınlık insanlarla birlikte her gün daha da hızlanarak yürüyoruz.

”Dünyayı güzellik kurtaracak” demiş Tansu.
“Çocuk istismarını durdurun” demiş...
Sonra da birilerini mimlemiş. Beni de sevgili Barış mimlemiş.

Ne güzel söylenmiş;
Dünyayı güzellik kurtaracak,
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
Çocuklarımızı istismardan korumak için açık çağrı bu mim...

Üç şartı var mimin:
• Mim konusu: Çocukluğunuzdan hatırladığınız ilk şarkı ve şu anda dinlediğinizde hissettirdikleri.
• Banner
• "Çocuk istismarını durdurun" sloganının yazıda geçmesi.


Evet, bir de şarkı anımsamamızı istemiş Tansu.
Çocukluğumuzdan güzel bir şeyler anımsayalım...
Çocukluğumuzu anımsayalım...
O ürkek, ama cesur, bir o kadar da kırılgan çocuğu anımsayalım...
Tıpkı onu korur gibi koruyalım diğer çocukları da...
Bunları mı söylemek istedi Tansu bilmiyorum, ama benim anladıklarım bunlar.

İşte şimdi daha gerilere, çocukluğuma doğru uzanmam gerekiyor.
Barış Manço’yu duyuyorum...
Ellerimle büyüttüğüm solarken dirilttiğim
Çiçeğimi kopardın sen ellere verdin
Dağlar dağlar...
Kurban olam, yol ver geçem,
Sevdiğimi son bir olsun, yakından görem...


O zaman belki de melodisi alıp götürmüştü beni, anılarıma yazılmışlığı bu yüzdendi. Oysa şimdilerde bir özlem şarkısı olup burkuveriyor yüreğimin bir ucunu.
Ve şimdi bu yazıyı yazarken ilk iki satır... iyice yaktı canımı.


DOCTUS Çocuk Koruma Hareketi...
Dünyayı güzellik kurtaracak...
Ben de sizleri mimlesem Eda, Şebnem, MCSarıca ve Sibel.

Siz de bu harekete katılır mısınız, bizimle birlikte yürür müsünüz ?
Siz de mimler misiniz diğer çocuk dostlarını?

18 Şubat 2008 Pazartesi

Hedefimiz ve planlarımız

İnternetin yaşam, bilim, eğitim, araştırma ve gelişim üzerine pek çok olumlu etkisinin olduğu tartışılamaz.
Ancak bilinçli ve kontrollü kullanılmadığı takdirde, özellikle çocuk yaş grubundaki kullanıcılar için zararlı etkilerinin olacağı da yadsınamaz bir gerçektir.
Üstelik çocuk kullanıcı yaşının 4-5 yaş düzeyine kadar indiği düşünülürse internetin denetimsiz kullanımı halinde olası zararın boyutları daha da artacaktır.

İnternet kullanıcısı olan çocukları bekleyen tehlikenin başında cinsel taciz geliyor.
Henüz cinsel gelişimini tamamlamamış çocukların internet ortamında yaşına uygun olmayan düzeyde cinsel içerikli ya da pornografik malzemelerle karşılaşması, cinsel davranışlarında sapmaya kadar gidebilen ciddi sorunlara yol açabilir.

İnternette çocuğun psiko-sosyal gelişimini etkileyecek şiddeti, gayri-ahlaki davranışları özendirebilecek içeriklerle karşılaşması ve bunlardan etkilenmesi de söz konusu olabilir. Diğer önemli bir sorun, çocuğun internete bağımlılığı, dolayısıyla normal büyüme ve gelişim için gereksinimi olan süreçlerden uzak kalmasıdır, ki bunlar da çocuk istismarının başka boyutlarıdır.

Yazının devamı...

3 Ocak 2008 Perşembe

İnternet... bizi affet!

Bu gün Doctus'dan haber aldım.
Milliyet haber yapmış.

Haber şöyle;
Diyanet'ten ''Chat Fetvası''
Diyanet İşleri Başkanlığı, chatleşmenin aile yapısını bozduğunu, gençlerin sağlığını olumsuz etkilediğini belirterek, ailelerden bu konuda tedbir almasını istedi.
Sadece gençlerin ve çocukların değil “anne ve babaların da chat tiryakisi'' haline geldiğini savunan Diyanet, “çocuğun odasına ayrı TV ve ayrı bilgisayar'' alınmasının da sakıncalı olduğunu açıkladı. Diyanet’in bu konudaki uyarıları, aylık yayın organı “Diyanet''in kasım sayısında yayınlandı. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nde görevli Sosyolog Nesrin Türkarslan’ın kaleme aldığı “Popüler Kültürün Aileye Etkileri'' konulu yazı, özetle şöyle:
“İnternet, gençlerin tüm hayatlarını etkilemektedir. Çocuklar bu sayede konuşmayı ve aileleriyle iletişim kurmayı unutmaktadırlar... Çocukların denetimsiz televizyon seyretmesi, internette gezinmesi, aileden kazanacakları kültürel değerleri ortadan kaldırmaktadır. Ailenin değerleri yok olmaktadır."

Bir ailenin değerleri nasıl yok olur, yok edilir?
Çocuğun aileden alacağı kültürel değerleri yok etmek konusunda nasıl böyle bir suçlama yapılabilir?
Bunlar elbette üzerinde tartışılması gereken konular, ama benim derdim, en azından şimdilik bunlar değil.

İnternetin yalnızca çocuk ve aile üzerine etkileri değil, yaşam, bilim, araştırma ve gelişim üzerine de pek çok etkisinin olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Şu anda bu yazıları okuyabiliyorsanız, bunu siz de çok iyi biliyorsunuz zaten.
Yukardaki hükmü veren Sosyolog Nesrin Türkaslanı da eminim yazısını hazırlarken internetin sağladığı kolaylıklardan sonuna kadar faydalanmıştır.
Bundan çok değil 10 yıl öncesinde bir makaleye ulaşmak, o da en yenisi 6 ay önce basılmış olmak kaydı ile, nerdeyse yarım günüme ve epey bir miktar parama mal olurken, şimdi yüzlerce yeni -daha dün basılmış- kaynak, yüzlerce araştırma bir tık mesafesinde bilgisayarımda.

Gidemediğim, göremedim, bundan sonra da gidip göremeyeceğim onlarca ülke, yüzlerce kültür, binlerce mekan... tümü bir tık mesafesinde.

Sanat, tarih, edebiyat...
Adını hatırlamadığım bir sanatçı, ya da eserini hatırlayamadığım bir sanatçının tüm eserleri... yine bir tık mesafesinde.

Ve şimdi okyanuslar ötesi yaşayan biricik yavrum da bir tık kadar uzak bana.
İnternete tu-kaka demem mümkün mü bu noktada.
Elbette ki hayır.

Ama bir şey daha var ki, onu yadsımak da mümkün değil...
Doğru ellerde, doğru şekilde ve bilinçli kullanılmadığı takdirde çok da zararlı olabilecek bir şey internet. Bir sonraki yazım da bunun üzerine olacak.



Kaynaklar;
http://doctus.org/diyanetten-chat-fetvasi-t23335.html?p=210105#post210105
http://www.milliyet.com.tr/2008/01/03/son/sonyas04.asp?prm=0,424098569

2 Ocak 2008 Çarşamba

Peki ya cinsel taciz... Siz şanslı mıydınız?

Yorumsuz, yalnızca rakamlar... bilimsel araştırma verileri;

1500 lise öğrencisinden_____ % 11'i (Aras, 1996)
500 kolej öğrencisinden_____ % 18'i (Aras, 1996)
445 kolej öğrencisinden _____ % 37'si (Atamer, 1998)
1262 kolej öğrencisinden ____ % 28'i ( Eskin, 2005)
1871 yüksek okul öğrencisinden ___ % 13'ü (Alikaşifoğlu, 2006)

% 11 - 37 arasında !
10 gençten 1 - 4'ü cinsel tacize uğramış!

Bunlar eli kalem tutup, kendilerine verilen anketlere başına gelenleri yazabilenler.
Ya, başına ne geldiğini bile bilemeyenler, anlayamayanlar....
Ya, bu başıma gelen benim hatam, kimselere söyleyemem diyenler, utananlar....
Ya, bu olanları bir anlatırsam beni öldürler deyip sinenler, korkanlar... sindirilenler, korkutulanlar...

Evet, bunlar şanssız çocuklar...
Bir sapıkla aynı ortamda bulunma şanssızlığında olan çocuklar.


Peki, siz şanslı mıydınız...?
Çocuklarınız şanslı mı...
Kardeşleriniz, yeğenleriniz şanslı mı?

Şansları nereye kadar dersiniz?
Eğer onlar için bir şeyler yapmazsak şansları nereye kadar?


Yurdumun çocukları ne durumda?

Bazı araştırma sonuçları;

Fiziksel şiddet gören çocuklar...
16.000 çocuktan % 34'ü ( Ş. Bilir, 1986)
785 çocuktan % 35'i (Zeytinoğlu, 1991)
800 çocuktan % 36'sı (Oral, 1997)
12 - 16 yaş grubu sokak çocuklarının % 85'i (ÇİKORED)

Dayağın cennetten çıkma olduğunu...
Kızını dövmeyenin dizini döveceğini...
Öğretmenin vurduğu yerde gülün biteceğini...
vs... vs... atasözü kabul etmişse bir toplum, fazla rakama da gerek yok aslında.

Atasözlerimize bile girmiş fiziksel şiddet.
Dayağı sevginin bir göstergesi gibi kabul eden kadınlarımızın yetiştirdiği bir toplumuz.
Anlayış göstermek değil asla, ama fiziksel şiddet neden bu kadar yaygın , bir miktar anlayabiliyor insan.

Peki ya cinsel istismar, o ne durumda dersiniz?
Mutaassıp bir toplumuz ya, üstelik nüfusumuzun çoğu müslüman elhamdülillah.
Öyle Amerika, Avrupa, hatta uzakdoğu ülkelerine benzemez olmalı değil mi, bizdeki cinsel istismar sıklığı.

Evet, ne dersiniz... çocuklarımızın ne kadarı cinsel tacize uğruyor?

1 Ocak 2008 Salı

Bunları biliyor musunuz?

Dünyada her yıl milyonlarca çocuğun istismara uğradığını ya da ihmal edildiğini ...
2000 yılında yaklaşık olarak 57.000 çocuğun evinde uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybettiğini...
Bu çocukların da çoğunun henüz 5. doğum gününü kutlayamamış çocuklar olduğunu...
Biliyor musunuz?

10 erkek çocuktan 1'inin, 10 kız çocuktan 2'sinin cinsel tacize uğradığını...
10 ergen erkek çocuktan 1-3'ünün, 10 ergen kız çocuktan 1-4'ünün henüz ergenliğini tamamlayamadan cinsel tacize uğradığını...
Yani...
Henüz 18 yaşını doldurmadan cinsel uyaran olarak kullanılan ya da cinsel ilişkiye zorlanan 150 milyon kız, 73 milyon erkek çocuk olduğunu, biliyor musunuz?

Bu dünyanın hali.
Ya ülkemizde manzara nasıl dersiniz?